28 Ocak 2010 Perşembe
27 Ocak 2010 Çarşamba
DİKENSİZ GÜL AÇIYORMU AÇMIYOR MU?
Bakara/216 da “…Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. ALLAH bilir, halbuki siz bilemezsiniz” demektedir Cenab-ı Hakk…
Biz bilemeyiz… bilemeyiz bizim için iyi mi hayırlıdır kötü gözüken mi? Ama bildiğimizi sanıp, başımıza gelenlere yorum yaparız… Hani ayırırız ya hayır ve şer diye…hani hep başımıza gelen hayır olsun isteriz ya..hani hep kötü işler gelip beni mi buluyor deriz ya isyan edercesine….hani gülü sever de dikenine yüzümüzü buruşturarak bakarız ya.. Maksat hep güzelliklerin bize verilmesi midir yoksa güzelliklere layık olunması mıdır hiç düşünmeyiz. Gülü severiz de dikenine burun kıvırırken, unuturuz dikeni yaratanın da gülü Yaradan’ın da aynı olduğunu…
Sevgiliden gelen her şeye katlanmalı, bilinmeli ki güle gül kokusunu veren dikendeki özsudur aslında…Daima O’nun gülüne de dikenine de razı olmak varken neden bilmeyiz ; gül koklamak isteyenin, eline dikenin mutlaka batacağını…Unuturuz her nimetin bir külfeti olacağını…
Cenab-ı Hakk; yarattıklarını sevgisinden yarattı..yaratmaktaki maksadı da sevgiydi zaten…Sevgiyle yaratılan alemlerde, sevgisizliği gösterenler insanlardır aslında…Pırıl pırıl halk edilen alemleri, kendi egolarının tatminleri uğruna heder eden insanoğludur…
insanoğludur…
Kendisini inkâr edenlere bize rızkını vermeye devam eden, emir ve yasaklarını hiçe sayanları, dünya denilen nimetten sonuna kadar istifade ettirecek kadar Rahman ve Rahim yönü büyük olan Mevla’mız; hala gülü göndermeye devam ediyor, görmesini ve koklamasını, eline diken batmasına rağmen bilip şükredenlere…
Hz. İbrahim; fakir ve yolda kalmışlara, mutlaka sofrasını açar, az çok ne varsa onlarla paylaşırdı. Rabbinin rızasını kazanmış bu yüce Peygamber; yine bir gün sofrasına kabul ettiği ama ALLAH’ın adını anmadan yemeğe başladığı için kızdığı bir kul için ne diyor Cenab-ı Hakk…” Ya İbrahim! Ben bu kulumu, beni inkâr etmesine rağmen 40 yıldır besliyorum da, sen bir öğün mü doyuramadın?”
Bize gül ikram edene nasıl edeceğimizi bilemeyiz… ama bu gülü ikram eden, üstelik sevgisini ve rahmetini her daim hissettiren Yüce Mevla’mıza neden etmeyiz ki?
Onun gönderdiği gülleri koklamaktan çekinmezken, dikenine neden nankörlük ederiz ki…
Bizi sevgisinden yaradan yüce ALLAH, bizlere isteyerek zulüm yapmaz, zora koşmaz, bela ve musibetlerle sınamaz… Bunların hepsi, nefsimize uymadığından bizim düşüncelerimizde oluşan musibetlerden başkası değildir…
Hele birde; doğumumuzdan ölümümüze kadar geçen sürecin; O’nu daha çok anmamız, O’nun sevgisine daha çabuk ulaşmamız, O’na yönelmemiz, O’nun rızasını kazanmamız için geçen bir imtihan süreci olduğunu idrak edebilsek…
Hele birde; O’ndan gelen hayır ve şerre razı olabilsek, isyan etmeden “Rabbim benim için hayırlı olanı böyle takdir etti, o halde bana teslim olup O’na daha çok yönelmem gerek” diyebilsek…
Hele birde; “ Yarabbi! her şeyi yaradan sensin..işte sırf sen yarattın diye cennetine de razıyım, cehennemine de “ diyebilsek..
Hele birde; “ Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri..isteyene ver onları…Bana seni gerek seni” diyebilsek.
Açın ellerinizi de, bakın avuçlarınıza… DİKENSİZ GÜL AÇIYOR MU AÇMIYOR MU?
Bakara/216 da “…Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. ALLAH bilir, halbuki siz bilemezsiniz” demektedir Cenab-ı Hakk…
Biz bilemeyiz… bilemeyiz bizim için iyi mi hayırlıdır kötü gözüken mi? Ama bildiğimizi sanıp, başımıza gelenlere yorum yaparız… Hani ayırırız ya hayır ve şer diye…hani hep başımıza gelen hayır olsun isteriz ya..hani hep kötü işler gelip beni mi buluyor deriz ya isyan edercesine….hani gülü sever de dikenine yüzümüzü buruşturarak bakarız ya.. Maksat hep güzelliklerin bize verilmesi midir yoksa güzelliklere layık olunması mıdır hiç düşünmeyiz. Gülü severiz de dikenine burun kıvırırken, unuturuz dikeni yaratanın da gülü Yaradan’ın da aynı olduğunu…
Sevgiliden gelen her şeye katlanmalı, bilinmeli ki güle gül kokusunu veren dikendeki özsudur aslında…Daima O’nun gülüne de dikenine de razı olmak varken neden bilmeyiz ; gül koklamak isteyenin, eline dikenin mutlaka batacağını…Unuturuz her nimetin bir külfeti olacağını…
Cenab-ı Hakk; yarattıklarını sevgisinden yarattı..yaratmaktaki maksadı da sevgiydi zaten…Sevgiyle yaratılan alemlerde, sevgisizliği gösterenler insanlardır aslında…Pırıl pırıl halk edilen alemleri, kendi egolarının tatminleri uğruna heder eden insanoğludur…
insanoğludur…
Kendisini inkâr edenlere bize rızkını vermeye devam eden, emir ve yasaklarını hiçe sayanları, dünya denilen nimetten sonuna kadar istifade ettirecek kadar Rahman ve Rahim yönü büyük olan Mevla’mız; hala gülü göndermeye devam ediyor, görmesini ve koklamasını, eline diken batmasına rağmen bilip şükredenlere…
Hz. İbrahim; fakir ve yolda kalmışlara, mutlaka sofrasını açar, az çok ne varsa onlarla paylaşırdı. Rabbinin rızasını kazanmış bu yüce Peygamber; yine bir gün sofrasına kabul ettiği ama ALLAH’ın adını anmadan yemeğe başladığı için kızdığı bir kul için ne diyor Cenab-ı Hakk…” Ya İbrahim! Ben bu kulumu, beni inkâr etmesine rağmen 40 yıldır besliyorum da, sen bir öğün mü doyuramadın?”
Bize gül ikram edene nasıl edeceğimizi bilemeyiz… ama bu gülü ikram eden, üstelik sevgisini ve rahmetini her daim hissettiren Yüce Mevla’mıza neden etmeyiz ki?
Onun gönderdiği gülleri koklamaktan çekinmezken, dikenine neden nankörlük ederiz ki…
Bizi sevgisinden yaradan yüce ALLAH, bizlere isteyerek zulüm yapmaz, zora koşmaz, bela ve musibetlerle sınamaz… Bunların hepsi, nefsimize uymadığından bizim düşüncelerimizde oluşan musibetlerden başkası değildir…
Hele birde; doğumumuzdan ölümümüze kadar geçen sürecin; O’nu daha çok anmamız, O’nun sevgisine daha çabuk ulaşmamız, O’na yönelmemiz, O’nun rızasını kazanmamız için geçen bir imtihan süreci olduğunu idrak edebilsek…
Hele birde; O’ndan gelen hayır ve şerre razı olabilsek, isyan etmeden “Rabbim benim için hayırlı olanı böyle takdir etti, o halde bana teslim olup O’na daha çok yönelmem gerek” diyebilsek…
Hele birde; “ Yarabbi! her şeyi yaradan sensin..işte sırf sen yarattın diye cennetine de razıyım, cehennemine de “ diyebilsek..
Hele birde; “ Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri..isteyene ver onları…Bana seni gerek seni” diyebilsek.
Açın ellerinizi de, bakın avuçlarınıza… DİKENSİZ GÜL AÇIYOR MU AÇMIYOR MU?
Yüzünü güneşe dönen insan gölge görmez...
Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik.
Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkıyla kurtuldu.
Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı.
Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı. Ve gerçekten çok arkadaşçaydı.
Sordum: 'Neden bunu yaptığınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastaneye gönderecekti.' Taksi şoförü bana, şimdi 'Çöp Kamyonu Kanunu' dediğim şeyi öğretti.
Şoför pek çok insanın çöp kamyonu gibi olduğunu açıkladı. Her tarafta çöp dolu olarak dolanıyorlar; kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı dolular. Çöpleri biriktikçe onu bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar ve bazen sizin üzerinize bırakabilirler.
Kişisel almayın. Sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp işyerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.
İşin ana fikri şu ki, başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla 'size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için dua edin.'
Hayat %10 onuyla ne yaptığınız, %90 onu nasıl alıp karşıladığınızdır.
Sevgiyle kalın,
Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik.
Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkıyla kurtuldu.
Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı.
Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı. Ve gerçekten çok arkadaşçaydı.
Sordum: 'Neden bunu yaptığınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastaneye gönderecekti.' Taksi şoförü bana, şimdi 'Çöp Kamyonu Kanunu' dediğim şeyi öğretti.
Şoför pek çok insanın çöp kamyonu gibi olduğunu açıkladı. Her tarafta çöp dolu olarak dolanıyorlar; kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı dolular. Çöpleri biriktikçe onu bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar ve bazen sizin üzerinize bırakabilirler.
Kişisel almayın. Sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp işyerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.
İşin ana fikri şu ki, başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla 'size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için dua edin.'
Hayat %10 onuyla ne yaptığınız, %90 onu nasıl alıp karşıladığınızdır.
Sevgiyle kalın,
Yağmur gibi düşsem gök yüzünden ipek saçlarına
Dans etse ruhumuz damlaların altında
Ve her damla düştüğünde yanaklarımıza
Gök yüzünün basamaklarında
İçtiğin sigaranın dumanı olmak istiyorum bazen
Her nefeste ruhumu ciğerine çeksen
Ve beni geri asla üflemesen
Dudakların her değdiğinde birbirine beni sevdiğini söylesen
Gönlümün deryalarına işleyen bir melodi adın
Her harfiyle harekete geçen dalgaların
O deniz içinde adınla dans eden balıkların
Hatrı yok mu sende yalvarışların
Her kaybolduğumda benliğim
Gözlerinde buluyorum kendimi gözlerin benliğim
Sözlerinle alevleniyor yeniden sönmek üzere olan közlerim
Ölçüsü yok çünkü sana haykırıyor şiirlerim...
alıntı..http://www.favorinet.net/ask-sozleri/483674-yagmur-gibi-dussem-gok-yuzunden-ipek-saclarina.html
Dans etse ruhumuz damlaların altında
Ve her damla düştüğünde yanaklarımıza
Gök yüzünün basamaklarında
İçtiğin sigaranın dumanı olmak istiyorum bazen
Her nefeste ruhumu ciğerine çeksen
Ve beni geri asla üflemesen
Dudakların her değdiğinde birbirine beni sevdiğini söylesen
Gönlümün deryalarına işleyen bir melodi adın
Her harfiyle harekete geçen dalgaların
O deniz içinde adınla dans eden balıkların
Hatrı yok mu sende yalvarışların
Her kaybolduğumda benliğim
Gözlerinde buluyorum kendimi gözlerin benliğim
Sözlerinle alevleniyor yeniden sönmek üzere olan közlerim
Ölçüsü yok çünkü sana haykırıyor şiirlerim...
alıntı..http://www.favorinet.net/ask-sozleri/483674-yagmur-gibi-dussem-gok-yuzunden-ipek-saclarina.html
22 Ocak 2010 Cuma
21 Ocak 2010 Perşembe
19 Ocak 2010 Salı
Korkular büyüttüm gecenin koynunda,
Düşlerimi ipe astım sahipsiz uçurumlarda.
Usul usul ezberledim yalnızlığı,
Yüzümün sol yanına vurdu rüzgar.
Bir sonbahar esti içimin sokaklarında,
Bir hayal yolumu kesti…
Duvarlar söktü beni bağrından,
Kaldırımlara düştü feryadım.
Susma öyle deli edercesine,
Bak nasıl da yakıştı ismime hazan !
Kelime buhranları yaşıyor ömrüm,
Susmak şimdi en acı mahkumiyet bana.
Kalemi kırılmış anılardan soylu yalnızlıklar çoğaltıyorum,
Sefil bir düş saçması oluyor rüyalarım.
Ben, uykusuz giriyorum sabaha,
Dişlerimin arasında ölüyor, söylenmeyi bekleyen tüm sözler.
Bir tren daha göçüyor içimden,
Ben bir durakta daha kayboluyorum.
Rehin alıyor zavallı düşüncelerimi,
Kıyılarıma iliştirdiğim zamansız ünlemler.
Bir soğuk daha düşüyor içime,
Bir his daha tükeniyor ömrümde.
Ayaklarıma yol değiyor, yine adımlarımda can kırıkları..
Suskunluğumu resmediyor aynalar,
Bir giz ele veriyor gözlerimi.
Öksüz düşler acıyor yangınımda.
Geçmişimi süslüyor sahipsiz çocuklar,
Karanlığa koşuyor kabuslarım.
Ürkek bir şarkı mırıldanıyor dudağım.
Kimliğim boğuluyor bulanık sularda,
Ömrüme ilişiyor kırık bir masal.
Uyku buhranlarından rüyalar çalıyorum,
Yastığımda can veriyor sabahlar…
Küskün bir veda bıraktı ardıma,
Yol boyu dönüp giden aşk!
Yaralarımda kırıklık, yüzümde ıslak bir ayrılık.
Suskun vakitler derledim sana,
Avazıma düştü adın.
Ben çoğaltıyorum nefesimi sen duymasan da,
Git gide tükense de sevda,
Ardınca düş, içimdeki sonsuzluğa….
Düşlerimi ipe astım sahipsiz uçurumlarda.
Usul usul ezberledim yalnızlığı,
Yüzümün sol yanına vurdu rüzgar.
Bir sonbahar esti içimin sokaklarında,
Bir hayal yolumu kesti…
Duvarlar söktü beni bağrından,
Kaldırımlara düştü feryadım.
Susma öyle deli edercesine,
Bak nasıl da yakıştı ismime hazan !
Kelime buhranları yaşıyor ömrüm,
Susmak şimdi en acı mahkumiyet bana.
Kalemi kırılmış anılardan soylu yalnızlıklar çoğaltıyorum,
Sefil bir düş saçması oluyor rüyalarım.
Ben, uykusuz giriyorum sabaha,
Dişlerimin arasında ölüyor, söylenmeyi bekleyen tüm sözler.
Bir tren daha göçüyor içimden,
Ben bir durakta daha kayboluyorum.
Rehin alıyor zavallı düşüncelerimi,
Kıyılarıma iliştirdiğim zamansız ünlemler.
Bir soğuk daha düşüyor içime,
Bir his daha tükeniyor ömrümde.
Ayaklarıma yol değiyor, yine adımlarımda can kırıkları..
Suskunluğumu resmediyor aynalar,
Bir giz ele veriyor gözlerimi.
Öksüz düşler acıyor yangınımda.
Geçmişimi süslüyor sahipsiz çocuklar,
Karanlığa koşuyor kabuslarım.
Ürkek bir şarkı mırıldanıyor dudağım.
Kimliğim boğuluyor bulanık sularda,
Ömrüme ilişiyor kırık bir masal.
Uyku buhranlarından rüyalar çalıyorum,
Yastığımda can veriyor sabahlar…
Küskün bir veda bıraktı ardıma,
Yol boyu dönüp giden aşk!
Yaralarımda kırıklık, yüzümde ıslak bir ayrılık.
Suskun vakitler derledim sana,
Avazıma düştü adın.
Ben çoğaltıyorum nefesimi sen duymasan da,
Git gide tükense de sevda,
Ardınca düş, içimdeki sonsuzluğa….
Kaydol:
Yorumlar (Atom)



























.jpg)

















