30 Ağustos 2011 Salı
1 Ağustos 2011 Pazartesi
26 Temmuz 2011 Salı
askım bi tanem
Gül ey kimselere benzemeyen yar
Ağlama/kıyamam gözyaşlarına
Akıtma elemlerini gönül teline
Topla saçlarına ay ışığını
Çöz içindeki kör düğümleri
Savrul pul pul dünyanın dört köşesine
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
Ağlama kıskanmasın bulutlar seni
Savur rüzgarlarla kederlerini
Yükle bütün öfkeni yıldırımlara
Sökülsün yüreğinde biriken paslar
Savur eteklerini ılık rüzgara
Göster tüm dünyaya gülümsemeni
Ağlama/ kıyamam ben sana ey yar...
Utansın yağmurlar gözyaşlarından
Kırlangıçlar getirsin sevinçlerini
Götürsün bulutlar hüzünlerini
Şiirler yazılsın bir gülüşüne
Çık artık gizlendiğin siperlerinden
Dünya güzel görsün güzelliğinde
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
Ağlama/kıyamam gözyaşlarına
Akıtma elemlerini gönül teline
Topla saçlarına ay ışığını
Çöz içindeki kör düğümleri
Savrul pul pul dünyanın dört köşesine
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
Ağlama kıskanmasın bulutlar seni
Savur rüzgarlarla kederlerini
Yükle bütün öfkeni yıldırımlara
Sökülsün yüreğinde biriken paslar
Savur eteklerini ılık rüzgara
Göster tüm dünyaya gülümsemeni
Ağlama/ kıyamam ben sana ey yar...
Utansın yağmurlar gözyaşlarından
Kırlangıçlar getirsin sevinçlerini
Götürsün bulutlar hüzünlerini
Şiirler yazılsın bir gülüşüne
Çık artık gizlendiğin siperlerinden
Dünya güzel görsün güzelliğinde
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
18 Temmuz 2011 Pazartesi
Şimdi gözümden düştün ....
Benim için hayaldin, hayalden öte düş-tün.
Kor oldun birdenbire, şimdi gözümden düştün.
……………………...Şimdi gözümden düştün.
Ben sana gönül verdim, sen beni benden aldın,
Yar oldun birdenbire, yanakları al aldın.
……………………. Yanakları al aldın.
Bir kıvılcımla yaktın.sonrada seyre daldın.
Nar oldun birdenbire, tutacağım tek dal-dın.
……………………... Tutacağım tek dal-dın.
Benim gönül bahçemde, bir zamanlar sen gül-dün,
Hâr)oldun birdenbire, sonra halime güldün.
………………………Sonra halime güldün.
Işığa benzetirdim, sen billurdun sen ak-tın.
Sır oldun birdenbire, bir yıldız gibi aktın.
……………………..Bir yıldız gibi aktın.
Kalbimde tek sen vardın, kalbimde tek sen vardın,
Kör oldun birdenbire, öyle karara vardın,
………………………Öyle karara vardın,
Benim için hayaldin, hayalden öte düş-tün.
Kor oldun birdenbire, şimdi gözümden düştün.
……………………...Şimdi gözümden düştün
Coşkun ARSLAN
(yüreğine sağlık coskun abimiz)
Kor oldun birdenbire, şimdi gözümden düştün.
……………………...Şimdi gözümden düştün.
Ben sana gönül verdim, sen beni benden aldın,
Yar oldun birdenbire, yanakları al aldın.
……………………. Yanakları al aldın.
Bir kıvılcımla yaktın.sonrada seyre daldın.
Nar oldun birdenbire, tutacağım tek dal-dın.
……………………... Tutacağım tek dal-dın.
Benim gönül bahçemde, bir zamanlar sen gül-dün,
Hâr)oldun birdenbire, sonra halime güldün.
………………………Sonra halime güldün.
Işığa benzetirdim, sen billurdun sen ak-tın.
Sır oldun birdenbire, bir yıldız gibi aktın.
……………………..Bir yıldız gibi aktın.
Kalbimde tek sen vardın, kalbimde tek sen vardın,
Kör oldun birdenbire, öyle karara vardın,
………………………Öyle karara vardın,
Benim için hayaldin, hayalden öte düş-tün.
Kor oldun birdenbire, şimdi gözümden düştün.
……………………...Şimdi gözümden düştün
Coşkun ARSLAN
(yüreğine sağlık coskun abimiz)
10 Temmuz 2011 Pazar
Bir Damla Gözyaşı

Şimdi şu dakika ağlamalıyım
günlerdir tutsak ettiğim gözyaşlarım
gülümsemelerimin yolunu kesmeli…
nasıl dalgalara yenik düştüysem günün birinde
nasıl başımı eğip kendimi ezip geçtiysem
ve yüzlerce yalanı
bile bile
sindire sindire
senden alıp kendime söylediysem
ve kandıysam
bütün yalan kokan gerçeklere
işte şimdi ruhum suretini fırlatıyor
ve kabuk değiştiriyor yüreğim
sancılı zamanların küskün vakitlerinde….
ağlasam sanıyorum ki bütün bu kabus bitecek
kendimle hesaplaşmalarım beni azat edecek
bütün maskeler düşecek ve gözyaşı ekeceğim yüreğine
sebepsiz değil kızgınlıklarım
öfkem bir bavul dolusu kilit kapımda
ağlasam açılacak kilit
işte o zaman sen ektiklerini biçeceksin yolumda…
geç bile kalmışım
şimdi…. şu vakit ağlamalıyım!….
geç kalınmış bir gözyaşım var
kendimden alacaklıyım
değmezse eğer
düşmezse yanaklarıma
uykularım haram olur yarınlarıma….
Ağlama Kıyamam Gözyaşlarına
Gül ey kimselere benzemeyen yar
Ağlama/kıyamam gözyaşlarına
Akıtma elemlerini gönül teline
Topla saçlarına ay ışığını
Çöz içindeki kör düğümleri
Savrul pul pul dünyanın dört köşesine
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
Ağlama kıskanmasın bulutlar seni
Savur rüzgarlarla kederlerini
Yükle bütün öfkeni yıldırımlara
Sökülsün yüreğinde biriken paslar
Savur eteklerini ılık rüzgara
Göster tüm dünyaya gülümsemeni
Ağlama/ kıyamam ben sana ey yar...
Utansın yağmurlar gözyaşlarından
Kırlangıçlar getirsin sevinçlerini
Götürsün bulutlar hüzünlerini
Şiirler yazılsın bir gülüşüne
Çık artık gizlendiğin siperlerinden
Dünya güzel görsün güzelliğinde
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
Geri al iğdelerden güzel kokunu
Vursun ayışığı pencerelerine
Kırılsın paramparça tüm zincirlerin
Dinsin susuzluğun abı-ı hayat'ta
Bülbüller şakısın gönül bahçende
Alem kadın görsün bir bakışında
Ağlama/kıyamam ben sana ey yar...
alıntı
11 Nisan 2011 Pazartesi
Soğuk bir kış gecesinde eve dönerken....
Soğuk bir kış gecesinde eve dönerken....
Soğuk bir kış gecesinde eve dönerken, sarhoşa benzeyen bir adam gördüm. Bir sağa bir sola yalpalıyordu. Ve yanındaki direğe sarılmıştı.
Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. Otuz yaşın üstünde olmalıydı. Kendisine biraz daha sokuldum. Üstü başı son derece temizdi. Yanından geçen bazı kişiler, yüksek sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor, bazıları da alay edip gülüyorlardı.
Yavaşça yanına gidip:
- İyi misiniz? diye sordum. Bir ihtiyacınız var mı?
Dudaklarından, iniltiye benzeyen tek bir kelime çıktı:
- Hastayım! ..
Düşmemesi için, bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Akşam vakitlerinde kesilen kar yağışı tekrar başlamış ve yavaş yavaş buzlanmaya başlayan yollarda, birbiriyle yarışan sokak köpeklerinin dışında bir hayat emaresi kalmamıştı.
Araba bulmaktan ümidimi kestiğim sırada, yanımda bir taksi duruverdi. Şoföre durumu anlatarak acele etmemiz gerektiğini söyledim. Hastamızı arka koltuğa yatırarak hastaneye götürdük ve verilen serum tamamlanana kadar başucunda bekledik.
Nöbetçi doktor, hastayı en azından donmaktan kurtardığımızı ifade ediyor, genç adam ise, henüz konuşamadığı için, bize bakıp gülümsemekle yetiniyordu. Şoför de yanımdaydı... Hastamız bir süre sonra kendine geldi. Onu tekrar arabaya bindirip evine götürdük.
Hastamızın eşi, onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden müthiş bir paniğe kapılmış ve oğlunu da alarak sokağa fırlamıştı. Bizi görünce koşarak yanımıza geldiler ve büyük bir sevinç içinde kucaklaştılar.
Saatlerce süren yorgunluğumuzdan eser bile kalmamış, bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolmuştu.
Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında, şoföre borcumu sordum.
Başını sallayarak:
-Borçlu değil, alacaklısın dostum! .. dedi. Çünkü böyle bir iyiliğe beni de ortak ettin. Ama belki de yirmi yıldır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için, alacaklı duruma düştün.
O mert adamla kucaklaşıp ayrılırken, gecenin ayazını hissetmiyor ve evime yürüyerek dönmek istiyordum.
Kim bilir? Belki de yolumun üzerinde, yardımımı bekleyen bir insan daha bulabilirdim.
Soğuk bir kış gecesinde eve dönerken, sarhoşa benzeyen bir adam gördüm. Bir sağa bir sola yalpalıyordu. Ve yanındaki direğe sarılmıştı.
Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. Otuz yaşın üstünde olmalıydı. Kendisine biraz daha sokuldum. Üstü başı son derece temizdi. Yanından geçen bazı kişiler, yüksek sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor, bazıları da alay edip gülüyorlardı.
Yavaşça yanına gidip:
- İyi misiniz? diye sordum. Bir ihtiyacınız var mı?
Dudaklarından, iniltiye benzeyen tek bir kelime çıktı:
- Hastayım! ..
Düşmemesi için, bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Akşam vakitlerinde kesilen kar yağışı tekrar başlamış ve yavaş yavaş buzlanmaya başlayan yollarda, birbiriyle yarışan sokak köpeklerinin dışında bir hayat emaresi kalmamıştı.
Araba bulmaktan ümidimi kestiğim sırada, yanımda bir taksi duruverdi. Şoföre durumu anlatarak acele etmemiz gerektiğini söyledim. Hastamızı arka koltuğa yatırarak hastaneye götürdük ve verilen serum tamamlanana kadar başucunda bekledik.
Nöbetçi doktor, hastayı en azından donmaktan kurtardığımızı ifade ediyor, genç adam ise, henüz konuşamadığı için, bize bakıp gülümsemekle yetiniyordu. Şoför de yanımdaydı... Hastamız bir süre sonra kendine geldi. Onu tekrar arabaya bindirip evine götürdük.
Hastamızın eşi, onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden müthiş bir paniğe kapılmış ve oğlunu da alarak sokağa fırlamıştı. Bizi görünce koşarak yanımıza geldiler ve büyük bir sevinç içinde kucaklaştılar.
Saatlerce süren yorgunluğumuzdan eser bile kalmamış, bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolmuştu.
Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında, şoföre borcumu sordum.
Başını sallayarak:
-Borçlu değil, alacaklısın dostum! .. dedi. Çünkü böyle bir iyiliğe beni de ortak ettin. Ama belki de yirmi yıldır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için, alacaklı duruma düştün.
O mert adamla kucaklaşıp ayrılırken, gecenin ayazını hissetmiyor ve evime yürüyerek dönmek istiyordum.
Kim bilir? Belki de yolumun üzerinde, yardımımı bekleyen bir insan daha bulabilirdim.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


