31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ortaya Karışık Yorgun Yıllar



bana adını sorsalardı
ta kendisi derdim yaşamın
ne yazık şifresi ellerinde kırıldı hayatımın

oysa dün akşamdı
çimler aşk kokuyordu sere serpe

kum döküyordu sancılı dalgalarla bu arada deniz
ve balıklar boş şişelerde boğuluyordu aşktan habersiz

sen;
hem burnumun dibi hem erişilmezim
hem hiçliğim hem her şeyim
hem çözülmez denklemim hem vazgeçilmezimdin

meğer ülkemin doğusu gibiymiş yüreğinin toprağı
bilemedim

bir nefes bir tek nefes almaktı niyetim
serin dallarına tutunarak
yara bere içinde kalıp savruldum bir anda
tepetakla yuvarlanarak

şimdi çiçeğe durmak varken taşlı tarlalarda
çiçeğe durup serpilmek varken hayatın ortasına
hayal de olsa başköşeye kurulup sofralarda
hep ilk mektup tadıyla saklı kalmak isterken damakta
bir son mektupla
dalı budaktan ayıran satırlar düştü avuçlarıma
kırıldı bade ezildi sevda dağıldı sofra

gül deminde değilim artık
bana yazılmamış bu sevda bilirim
düştü bir kere hırkası yüreğimin
artık çiçek de açmaz saçlarım bilirim
avuç avuç kar topluyor çünkü içim

artık ne güne kucak açar
ne çiçeğe durur toprak
kendine hiç acımadan
döker allı yeşilli yaprağını
yavaş yavaş kurur yaşamak

seçme şansım olsaydı eğer
seçerdim e- hiçbiri şıkkını elbette
ne bırakıp seni yaban ellere
göz yumardım başka diyarlarda yeşermene
ne de sessiz kalırdım hayatın can çekişmesine

sırf bu yüzden sevdiğim
sırf bu yüzden
süresiz nadasa bıraktım yüreğimi
bir`e yüz verecekken

ahh benim feri sönmüş yüreğim
sırmaları tel tel olmuş yüreğim;
senin neyine aynalara inanmak
o eskidendi sevdiğine tutmak
sana düşer mi sanıyordun
yeniden yeniden doğmak

gittin
buz kesti evin içi
üşümesin diye yüreğim
kanımda kış uykusuna yatırdım sevgilim seni

Ocak/2009 – ‘Yorgun Yıllar’ Armağanı

Nazlıhan HASKÖYLÜ

Hiç yorum yok: