Ortaya Karışık Yorgun Yıllar
bana adını sorsalardı
ta kendisi derdim yaşamın
ne yazık şifresi ellerinde kırıldı hayatımın
oysa dün akşamdı
çimler aşk kokuyordu sere serpe
kum döküyordu sancılı dalgalarla bu arada deniz
ve balıklar boş şişelerde boğuluyordu aşktan habersiz
sen;
hem burnumun dibi hem erişilmezim
hem hiçliğim hem her şeyim
hem çözülmez denklemim hem vazgeçilmezimdin
meğer ülkemin doğusu gibiymiş yüreğinin toprağı
bilemedim
bir nefes bir tek nefes almaktı niyetim
serin dallarına tutunarak
yara bere içinde kalıp savruldum bir anda
tepetakla yuvarlanarak
şimdi çiçeğe durmak varken taşlı tarlalarda
çiçeğe durup serpilmek varken hayatın ortasına
hayal de olsa başköşeye kurulup sofralarda
hep ilk mektup tadıyla saklı kalmak isterken damakta
bir son mektupla
dalı budaktan ayıran satırlar düştü avuçlarıma
kırıldı bade ezildi sevda dağıldı sofra
gül deminde değilim artık
bana yazılmamış bu sevda bilirim
düştü bir kere hırkası yüreğimin
artık çiçek de açmaz saçlarım bilirim
avuç avuç kar topluyor çünkü içim
artık ne güne kucak açar
ne çiçeğe durur toprak
kendine hiç acımadan
döker allı yeşilli yaprağını
yavaş yavaş kurur yaşamak
seçme şansım olsaydı eğer
seçerdim e- hiçbiri şıkkını elbette
ne bırakıp seni yaban ellere
göz yumardım başka diyarlarda yeşermene
ne de sessiz kalırdım hayatın can çekişmesine
sırf bu yüzden sevdiğim
sırf bu yüzden
süresiz nadasa bıraktım yüreğimi
bir`e yüz verecekken
ahh benim feri sönmüş yüreğim
sırmaları tel tel olmuş yüreğim;
senin neyine aynalara inanmak
o eskidendi sevdiğine tutmak
sana düşer mi sanıyordun
yeniden yeniden doğmak
gittin
buz kesti evin içi
üşümesin diye yüreğim
kanımda kış uykusuna yatırdım sevgilim seni
Ocak/2009 – ‘Yorgun Yıllar’ Armağanı
Nazlıhan HASKÖYLÜ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder